ABD Başkanı Donald Trump ve Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy arasında gerçekleşen görüşmelerin ardından, Ukrayna'nın kritik minerallerine yönelik artan Amerikan ilgisi yeniden gündeme geldi. Washington, Ukrayna’nın sahip olduğu nadir toprak elementleri ve lityum rezervlerine erişim konusunda baskı yaparken, bu kaynakların ABD için ekonomik ve stratejik anlamı sorgulanıyor. ABD'nin kendi lityum rezervlerine sahip olmasına rağmen neden Ukrayna’daki kaynaklara yöneldiği ve bu minerallerin Amerikan ekonomisi ve savunma sanayii için ne anlama geldiği tartışma konusu haline geldi.
ABD Coğrafya Araştırmaları Kurumu'na (USGS) göre, ABD’de yaklaşık 8,3 milyon ton lityum rezervi bulunuyor. 2024 yılında Arkansas’ta keşfedilen 4,5 milyon tonluk yeni rezervle birlikte, ABD'nin toplam lityum varlığı önemli bir seviyeye ulaştı. Ancak ülkede faaliyet gösteren yalnızca bir lityum madeni olması ve üretimin büyük ölçüde Şili ve Arjantin gibi ülkelerden ithal edilmesi, iç üretimi artırma noktasında zorlukları beraberinde getiriyor. Serbest piyasa dinamikleri ve küresel rekabet, ABD'nin kendi rezervlerinden üretim yapmasını ekonomik açıdan cazip olmaktan çıkarırken, lityum rafinerisi ve pil üretiminde küresel liderliğe sahip olan Çin’e olan bağımlılık, Washington yönetimi için stratejik bir tehdit olarak değerlendiriliyor.
Ukrayna, Avrupa’nın en büyük lityum rezervlerine sahip ülkelerinden biri olarak öne çıkıyor. Ancak bu rezervlerin ne kadar verimli olduğu ve çıkarma maliyetlerinin sürdürülebilir olup olmadığı konusunda belirsizlikler bulunuyor. Dnipro Teknoloji Üniversitesi’nin raporuna göre, Ukrayna’daki lityum yataklarının kayaların içinde yer alması, çıkarma sürecini maliyetli ve karmaşık hale getiriyor. Avustralya ve Şili gibi ülkelerde daha düşük maliyetle lityum elde edilirken, Ukrayna'daki kaynaklara yönelik yatırımların 10 yıla varan süreçler gerektirmesi, maden şirketlerinin ilgisini sınırlayabilir.
Öte yandan, ABD hükümeti özellikle savunma sanayi için lityum ve nadir toprak elementleri konusunda yerel üretimi artırma çabasında. Biden yönetimi, Enflasyonu Azaltma Yasası kapsamında maden şirketlerine finansal teşvikler sunarken, Trump’ın Ukrayna ile yapılacak olası bir anlaşmaya verdiği önem, bu sürecin uluslararası boyutunu gözler önüne seriyor. ABD Savunma Bakanlığı’nın Carolina’daki bir lityum madenini yeniden faaliyete geçirmesi için sağladığı finansman, bu minerallerin yalnızca ticari değil, askeri amaçlarla da kritik bir unsur olarak görüldüğünü gösteriyor.
Ukrayna'nın kritik minerallerinin ABD için ne kadar değerli olduğu, savaş koşulları ve çıkarma maliyetleri dikkate alındığında henüz netlik kazanmış değil. Lityum fiyatlarının 2022'deki zirvenin ardından %80 oranında düşmesi, küresel madencilik yatırımlarını da sekteye uğrattı. Uzmanlara göre, Ukrayna’da yeni madenlerin açılması ekonomik açıdan risk taşıyor ve şirketler fiyatların istikrara kavuşmasını beklemeyi tercih edebilir. Ancak Trump yönetiminin Ukrayna'nın nadir toprak elementlerine yönelik ilgisi, yalnızca ekonomik değil, aynı zamanda jeopolitik ve askeri bir hesaplamaya dayanıyor. Bu nedenle, ABD'nin Ukrayna ile olası bir maden anlaşmasının, yalnızca ticari bir girişim değil, Çin'e karşı stratejik bir hamle olarak da değerlendirilmesi gerekiyor.