Meta, kişisel verilerin reklam amaçlı kullanımına itiraz eden insan hakları aktivisti Tanya O'Carroll ile davalık olduğu süreci uzlaşma ile sonuçlandırdı. Böylece O'Carroll, Meta'nın reklam hedeflemesi için kişisel verilerini kullanmasını durdurdu. Bu anlaşma, dijital haklar alanında emsal teşkil edebilecek önemli bir bireysel kazanım olarak değerlendiriliyor.
O'Carroll, 2022 yılında açtığı davada Birleşik Krallık ve AB veri koruma yasalarının kullanıcıya “doğrudan pazarlamaya itiraz etme hakkı” tanıdığını vurgulayarak, Meta’nın kullanıcı profilleme ve izleme faaliyetlerinin bu kapsama girdiğini savundu. Başlangıçta Meta, kişiselleştirilmiş reklamların doğrudan pazarlama sayılmadığını iddia ederek bu görüşe itiraz etti. Ancak dava İngiltere Yüksek Mahkemesi’ne gitmeden iki taraf uzlaşmaya vardı.
İngiltere Bilgi Komisyonu Ofisi (ICO), süreç boyunca O'Carroll'ın pozisyonunu destekledi ve bu hakkın temel bir kullanıcı hakkı olduğunu teyit etti. Meta, bu uzlaşmayla sadece O'Carroll’ın değil, bu konuda benzer taleplerde bulunabilecek kullanıcıların da dikkatini çeken bir adım atmış oldu. Ancak, yasal olarak genel bir bağlayıcılığı bulunmadığı için Meta’nın genel veri işleme politikasında köklü bir değişiklik yapması zorunlu değil.
Şirketin reklam gelirleri, 2023 itibarıyla toplam gelirinin yaklaşık %98’ini oluşturuyor. Dolayısıyla hedefli reklam modelinin daralması Meta için ciddi mali riskler barındırıyor. Şirket, Avrupa’da bu baskılara karşı 2023 sonunda reklamsız ücretli abonelik modeli sunmaya başladı. Fakat 2024 yılı itibarıyla Avrupa Birliği bu modele karşı da yaptırım hazırlığında.
Son veriler, mobil uygulama gelirlerinin %45,4’ünün aboneliklerden elde edildiğini ortaya koyuyor. Bu oran, reklam gelirinden uzaklaşmak isteyen dijital platformlar için abonelik modelinin giderek daha cazip bir seçenek haline geldiğini gösteriyor.
O'Carroll’ın bireysel zaferi, teknoloji şirketlerinin kişisel verilerle yürüttüğü reklam politikalarının hukuki ve etik sınırlarını tartışmaya açarken, kullanıcıların dijital hakları konusunda da farkındalığı artırıyor. Bu gelişme, özellikle Avrupa’da artan regülasyon baskısı ve dijital hak savunucularının güçlenen sesiyle, teknoloji devlerinin veri politikalarını yeniden gözden geçirmesine yol açabilir.