Kitaplarda zaman zaman okuduğum tuhaf duygu kelimeleri her zaman dikkatimi çekmiştir. Kendime tuhaf duygular listesi yapayım diye aldığım notları önüme sererken elim yine yazı yazmaya gitti.
Almanlar bu konuda oldukça yetenekli. Herhangi bir duygu tarihi kitabını açsanız en az 5-6 tane spesifik, oldukça niş durumlar için icat ettikleri kelimelerle karşılaşırsınız. Çünkü bir noktada tanımlayamadığımız bir duygu oluyor, biz “ya şöyle bir his işte, hani hem üzgün hem komik, biraz da iğrenç” diye üç paragraf anlatırken bir bakmışız Almanlar hop! kelimeyi bulmuşlar bile. İşin ilginci, düşününce, o kelimeler gerçekten de uzun uzun anlatılacak duygu durumlarına cuk! oturuyor. Yani aslında sadece kelime değil, resmen bir vaka analizi.
Mesela meşhur Schadenfreude (şadenfroyde). Başkasının başına gelen kötü bir şeyden keyif almak. Birkaç yıl önce Tiffany Watt Smith’in aynı isimli kitabını da okuyup epey sevmiştim. Türkçe’ye “oh olsun” gibi çevrilebilir ama o kadar rafine de değil şimdi. Sinirbilim tutkunu olarak beyin tarafına baktığımda dopaminin işin içinde olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. Çünkü başkasının düşüşü bize küçük bir ödül hissi verir, maalesef! Tabi sosyal olarak bunu dile getirmek hoş değil, o yüzden Almanca tek kelimeyle kapatıp geçiyorsun. Schadenfreude dediğinde kimse “sen niye bu kadar zevk alıyorsun başkasının acısından?” diye sorgulamayabilir muhtemelen zaten hiç anlamayacaktır.
Bir de Fernweh (fernvey) var. Hani içten içe uzaklara gitme isteği, valizin kendi kendine hazırlanıyormuş gibi bir his. Bizde uçak bileti sitelerinde gezinmekle atlatılan bir durum. Psikolojide bu, “novelty seeking” yani yenilik arayışıyla ilişkili. Tabi burada da dopamin yine göz kırpıyor hem de özellikle ventral tegmental alan dediğimiz bölgede yani bizi yeni deneyimlere teşvik eden kısım. Evrimsel olarak da mantıklı çünkü sürekli aynı yerde kalmak açlığa ya da tehlikeye yol açabilirdi. Bugünse bu dürtüyle Skyscanner’a giriyor, 03.00’te İskandinavya uçuşu aratıyoruz, sabah işe gidip bilgisayar başında uykusuz kalıyoruz. Hah tam Fernweh!
Biraz daha depresif tarafa kayarsak Weltschmerz (velşmerts) çıkıyor karşımıza. “Dünya acısı” gibilerinden çevrilebilecek bu kelime, 19. yüzyıl Alman kelimelerindenmiş. Psikoloji bunu “existential depression” diye tanımlar genelde, hani beklentilerimiz karşılanmaz ve sürekli bir hayal kırıklığı yaşarız ya, işte o. Aslında prefrontal korteks aşırı analizciliğiyle limbik sistemin karamsar duygularıyla çarpışıyor. Biz bunu “pazar günü sendromu” olarak yaşıyoruz. Dünya büyük, işler çok anlamsız, “ben neden buradayım?” soruları falan hepiniz bilirsiniz.
Sehnsucht (zehnzuht) biraz daha romantik. Öyle bir özlem ki, ulaşamayacağımızı bildiğimiz bir şeye özlem duyuyoruz. Bir aşk, bir şehir, bir an. Tam olarak ’’yearning” kavramı, hafızada ise hipokampus bu özlemleri sürekli tetikliyor. Aslında beynimiz bazen özellikle ulaşılamaz olana bağlanıyor çünkü dopamin belirsizlik karşısında daha da coşuyor.
Bir de Torschlusspanik (torşluspanik) var. Harfi harfine “kapının kapanma paniği.” Yani zaman ilerledikçe hayat fırsatlarının elimizden kayıp gittiğini düşünmek. Bizde evde kaldım muhabbetleri, 30 yaşına gelince “hala master mı yapıyorsun?” bakışları, ya da “çocuk yapmazsak tren kaçacak” kaygıları bu işin Türkçe’si. “Fear of missing out” nam-ı diğer FOMO ile akraba. Amigdala da bu işin göbeğinde. Zamanı kaçırma korkusu beynin tehdit algısıyla birleşiyor.
Duygulara verdiğimiz tepkiler kişi bazında değişir. Mesela ben üzülünce yemeden içmeden kesilirim. Bazıları ise kendini yemeğe verir. Bu başa çıkma mekanizmasını benimseyenler için buzdolabı kapağında beklerken hatırlayacakları güzel bir kelime: Kummerspeck (kumerşpek). Bu öyle bir kelime ki anlamı bile yemek: “dert pastırması.” Gerçekten pastırma ile ilgili bir durumdan mı ortaya çıkmış bilinmez ama tam olarak duygusal yeme halini anlatıyor. Stres kortizolü yükseltiyor, bu da beynin ödül merkezini daha yağlı, daha şekerli gıdalarla tatmin etmeye yönlendiriyor haliyle. Dolayısıyla bir ayrılık sonrası bir kilo dondurma bitirenlere sesleniyorum: Biyolojik olarak Alman olabilir misiniz?
Toplumsal utancın en tatlı kelimesi ise Fremdschämen (fremdşeemen). Başkasının yaptığı salaklıktan utanmak. Zamanında Asuman Krause’nin sunduğu Fear Factor izlerken “abi yapma” diye bağırmamın adı varmış meğer. Nörobilim tarafında ise söz konusu olan ayna nöronlar devreye girmesi. Böylece başkasının duygusunu içimizde simüle ediyoruz. Bu yüzden sosyal utanç bulaşıcı bir şey. Hatta bununla ilgili bir deney de var. Başkalarının utanma anlarını izleyen bir grubun EEG kayıtlarında kendi utanma anlarıyla aynı beyin dalgaları gözlemleniyor.
Biraz daha agresif tarafa geçersek Backpfeifengesicht (bakpfayfengeziht) var. “Yüzüne bakınca tokat atasım geliyor” gibi bir anlam. Aklıma “instinctive dislike” geldi yani beynimizin bir yüzü gördüğünde anında negatif tepki üretmesi. Burada da amigdala ve insulanın devrede olduğunu söylememe gerek yok herhalde.
Biraz da romantizm diyorum ve sizi Zweisamkeit (tsvayzamkayt) ile tanıştırıyorum: İki kişilik yalnızlık. Yani kalabalıklardan uzak, sadece partnerimizle izole olduğumuz o özel alan. Tam bir oksitosin partisi.
Son olarak da favorim Sturmfrei (şturmfray). Evde kimse yokken gelen o tarifsiz özgürlük hissi…Ergenken anne babanın evden gitmesiyle gelen coşku. Yetişkinlikte ise misafirin evimizden çıktığı o an. Nereden bildiğimi sormayın. Psikolojik açıdan kesinlikle bireysellik ve bağımsızlık hissiyle ilgili.
Tüm bu kelimelere bakınca şunu fark etmemiz kaçınılmaz oluyor. Almanların kelime yaratma gücü muazzam. Bizde dertleşme seansı neyse, onlarda kelime icadı resmen o. Duyguyu bir kelimeyle sıkıştırıp cebe koyuyorlar. Freud sözcüklerin bilinçdışı üzerindeki gücünden bahsederken biraz da bunu kast ediyordu belki.
İşin hem eğlenceli hem de düşündürücü tarafı ise biz böyle bir kelime icat etsek hangi duygulara isim bulurduk? Mesela “çaya bisküvi batırıp düşürünce yaşanan trajik kayıp” için tek kelime var mı? Ya da “kız grubu yerine ofis grubuna yanlışlıkla gönderdiğimiz reels linki” duygusu? Bizim de Made in Turkey damgalı duygu kelimelerine ihtiyacımız var gibi.
Teşekkürler,
Ezgi Şengel
Kaynakça
Rosenwein, B. H., & Cristiani, R. (2022). Duygular tarihi nedir? (M. E. Aydın, Çev.). Islık Yayınları
Watt Smith, T. (2020). Schadenfreude: Başkasının talihsizliğinden duyulan keyif (N. Bingöl, Çev.). Kolektif Kitap