ChatGPT gibi üretken yapay zeka araçları, hayatımıza hızla entegre oldu. Yazı yazmaktan sunum hazırlamaya, analiz yapmaktan fikir geliştirmeye kadar pek çok alanda elimizin altındaki sihirli değnek gibi işlev görüyor. Ancak bu kolaylıklar, fark etmeden en değerli yetilerimizi, yani analitik düşünme, sorgulama ve özgün üretme kapasitemizi köreltiyor olabilir mi?
Yapay zeka kullanarak yazdığınız yazılar ya da yaptığınız iş başvuruları istediğiniz etkileri yaratmıyorsa bu araçları yeniden keşfetmenin zamanı gelmiş olabilir.
ChatGPT: Kolaylık mı, Bilişsel Tembellik mi?
Yapay zeka araçlarının sunduğu hız ve konfor, kullanıcılar için büyük avantaj. Ancak son dönemde yapılan araştırmalar, bu avantajların görünmeyen bir bedeli olduğunu ortaya koyuyor: Bilişsel tembellik. Microsoft Research’ün bir çalışmasına göre, üretken yapay zeka ile çalışan bireyler, argüman geliştirme gibi görevlerde daha az eleştirel düşünüyor. Çünkü karar verme ve çözüm geliştirme yükünü tamamen makinelere devrediyorlar.
Gerlich’in 600 kişiyle gerçekleştirdiği araştırma da bu görüşü destekliyor: Yapay zeka araçlarını sık kullanan bireylerin eleştirel düşünme becerileri düşüyor. Evet, verimlilik artıyor; ama zihinsel refleksler törpüleniyor. Bilgiye ulaşmak kolaylaşıyor ama bilgiyi işleme, değerlendirme ve sentezleme becerimiz zayıflıyor.
Eğitim alanında da durum farklı değil. ChatGPT gibi araçlar, öğrenmeyi hızlandırıyor gibi görünse de, öğrencilerin kendi başlarına problem çözme becerileri gelişmeden kalıyor. Özellikle fen ve matematik gibi alanlarda yapay zeka sayesinde karmaşık problemler hızla çözülüyor; ama bireyin zihinsel gelişimi geride kalıyor. Sonuç? Kolay öğrenen ama zor düşünen bireyler.
Yapay Zeka ve Analitik Becerilerin Zayıflaması
Yapay zekayla çalışan bireyler, günümüzde artık Google veya akademik veritabanları yerine, doğrudan ChatGPT üzerinden araştırma yapmayı tercih ediyor. Bu pratik gibi görünse de, çıkan sonuçlar her zaman güvenilir ya da özgün değil. Çünkü yapay zeka, mevcut veriler arasındaki çoğunluklu görüşe yönelir. Derinlikten ve çeşitlilikten çok popülerliğe, yaratıcılıktan çok tekrar üretime odaklanır.
Bireyler normalde aylarca sürebilecek akademik veya mesleki araştırma, analiz ve planlama süreçlerini yapay zeka birkaç saatlik çalışma ile tamamlayabiliyor. Peki sonuçların kalitesi karşılaştırılabilir mi? Kesinlikle hayır.
• Yapay zeka ile yapılan araştırma ve yaratıcı çalışmaların süreci hızlandırma, iyileştirme ve zenginleştirme avantajı bulunsa da bu platformların sıfırdan araştırma yapma, analiz gibi yetileri bulunmuyor.
• Kamuya açık verileri kullanarak tasarlanan modellerde yapay zeka kaynaklardaki popüler ve çoğunlukla desteklenen görüşlere doğru yöneldiği için araştırmalarda önyargı oluşabiliyor. Yapay zekanın veri tabanındaki bilgi kirliliğini ayırt etme imkanı olmadığı için sonuçlar kaynaklar arasında çoğunluk arasından seçiliyor.
• Yapay zeka sonuçları mevcut kaynaklara yöneldiği ve mevcut açık kaynakların çoğu derin analizler içermediği için çalışmalar yetersiz kalabiliyor. Özellikle hukuk, tıp, psikoloji gibi açık veri bulunmayan ve muhakeme gerektiren alanlarda bu durum daha da riskli. Bu alanlarda doğrular tek boyutlu değil, çok katmanlı olduğu için yapay zekanın kendiliğinden bu sonuçlara ulaşma imkanı bulunmuyor.
Bu sebeplerle tamamen yapay zeka kullanan sonuçların ise hem özgün olmama hem de veri kalitesi, dil kullanımı, yazı kalitesi açısından standartların altında olma ve yanlış bilgi ihtiva etme ihtimali bulunuyor.
Üstelik, tek bir yapay zeka arama talebinin diğer arama motorlarının yaklaşık on katı (2.9 vat-saat) enerji harcadığı düşünülürse yapay zeka aramalarının bilinçli kullanılmasının önemi ortaya çıkıyor.
Yapay Zekayı Bilinçli Kullanmanın Yolları
Yapay zeka araçları hem gündelik hayatı hem iş hayatını kolaylaştırsa da yapay zekaya gerekenden fazla itimat etmek kariyerlerimize zarar verebilir. Özellikle geleceğin mesleklerinde yapay zeka okur yazarlığının şart olacağı düşünüldüğünde bu teknoloji ve araçları öğrenirken dengeyi kurmak önemli.
Peki yapay zekanın sunduğu kolaylıklardan faydalanırken, bilişsel becerilerimizi nasıl koruyabiliriz?
• Yapay zekanın insanlığa en büyük tehditlerinden biri bireylerin özgünlüğünü yok etmesi. Özgeçmişten makalelere, akademik raporlardan sanat projelerine çalışmalarımızı tamamen yapay zekadan temin ettiğimizde aslında bizi biz yapan yaratıcılık ve özgünlüğü feda ediyoruz. Bunun önüne geçmek için yapay zeka araçlarını dengeli kullanmak, araçları kullanırken, sadece sonuçlara odaklanmak yerine, süreci anlamaya çalışmak ve kendi yaratıcı düşüncelerimizi geliştirerek çalışmalara yansıtmamız gerekiyor. Yapay zekayı doğrudan içerik üretmek ve araştırma yapmak için değil, fikir geliştirmek ve yön bulmak için kullanmak önemli. Aksi halde ortaya çıkan içerikler sıradanlaşıp ayırt edilemez hale geliyor. Kopyala-yapıştır içerikler, özellikle bireylerin başvurularda fark edilip elenmesine neden olabilir.
• Yapay zeka araçlarını çalışmaların her noktası yerine belirli görevler için kullandığımızda araçlara bağımlılığı önlerken çıktıların daha özgün ve kusursuz olmasını sağlayabiliriz. Yapay zeka modellerinin yönlendirmeler ile iyileştirildiği düşünülürse, özellikle yazılar ve araştırmalarda çalışmaları sıfırdan yapay zekaya yaptırmak yerine ön araştırma ve analizleri paylaşarak yapay zekayı yönlendirmek sonuçları çok daha iyileştirecektir.
• Yapay zekanın sunduğu bilgileri sorgulamak, çapraz kontrol yapmak ve farklı kaynaklarla doğrulamak analitik becerilerimizin canlı kalmasını sağlar. Teknolojiye körü körüne güvenmek yerine, onu daha iyi yönlendirebilmek için sınırlarını öğrenmek şart.Yapay zeka, doğru kullanıldığında bireyleri daha üretken, daha yaratıcı ve daha verimli hale getirebilir. Ancak bu teknolojinin bilinçsizce kullanımı, bizi özgünlüğümüzden, düşünme gücümüzden ve hatta mesleki yeterliliğimizden uzaklaştırabilir. Gelecekte ayakta kalmak için sadece yapay zekayı değil, kendi zihinsel kaslarımızı da geliştirmek zorundayız.
Yapay zekayı bir araç olarak görmek, çalışmalarda dengeyi kurmak ve kendi bilişsel yeteneklerimizi geliştirmeye devam etmek ilerleyen dönemlerde teknolojiyle sağlıklı bir ilişki kurmanın anahtarı olacaktır.
Teknolojiyi taklit değil, tamamlayıcı olarak kullanmak; kopyalamak değil, yeniden üretmek; sorgusuzca teslim olmak yerine stratejik şekilde yönlendirmek... Geleceğin dünyasında fark yaratacak olan, bunları başarabilenler olacak.
Ş. Elif Kocaoğlu