Kültür&sanat ya da yayıncılık sektöründe başarıyla yerini alan birçok yazılan hikâye bizi asırlar süren bir yolculuğa çıkarıyor. Özellikle anlaşılır, yaratıcı dilleriyle dinleyicilerin dikkate değer öğelere, kişilerarası değerlere ve hayatın gerçeklerine bağlanmasını sağlıyor. Bu noktada tarihe, topluma ve hayatın aksayan gelgitlerine ışık tutan hikayelerin yarattığı etkiden keyif duyuluyor. Tüm dünyada hikâye anlatıcılığı hâlâ dinleyiciler için ilham verici ufukların habercisi olarak dinlenme rekorları kırmaya devam ediyor. Bana yıllar önce aynı duyguları yaşatan bir söz geliyor aklıma: sevilen Fransız yazar Annie Ernaux ise Kızın Hikayesi başlıklı romanında yazan “Kültür insanı değilim ben, benim için önemli olan tek bir şey var, hayatı, zamanı yakalamak, anlamak ve ondan zevk almak." Sonuçta yolun sonuna gelinince en renkli, en iyimser günlerin nerede geçtiğine dair sadece biraz ‘Anı’ kalıyor geriye. Öyleyse rafine, incelikli ve medeni bir hatıranın başkalarına ulaşması diğerlerini de onun bir parçası haline getirmiyor mu? O yüzden hikayenizi sevin, okşayın. Ne var ki, geçmişten günümüze kadar gelen bu süreçte hem okurların hem de dinleyicilerin hayatla mücadelesini yoluna koymak için fikir kapılarını hikâye anlatıcılığının gücü araladı. Daha da önemlisi, hikâye anlatıcılığının besleyen gücü bize azim unsurunu anlamamızı sağlayan yepyeni bir dil öğretti. Ve iş yerinde birbirinden farklı düşünen veya farklı kültüre sahip olan çalışanlar tüm farklılıklarına rağmen ortak iş birliğini kuvvetlendiren bir hikâye sayesinde aslında evrensel dilde bir araya geliyor. Ne de olsa, bazen zorlukları aşmanın en iyi yolu, tıpkı eskiden gece vakti eve gelen misafir çocuğuyla daha ilk tanışılan anda odada duran o herkesten gizlenen çekmeceyi açıp gösterdiğin an…
Hikâye Anlatmanın İş Yerindeki Önemi
Günümüzde hâlâ okuma kulüplerinde hikayeler tartışılıyor, kitaplar hakkında yazılar yazılıyor. Bu yüzden, bir hikaye anlatıcısının kariyer basamaklarını tırmanan çalışanlara kattıklarını düşünürsek, yaratıcılık potansiyelini açığa çıkaran yeteneği etkili bir biçimde geliştirdiği anlaşılıyor. International House World Organisation (IHWO)’ın yayımladığı röportaj yazısında önde gelen hikaye anlatıcısı Josh Campbell “Sesiniz bir hikayenin ve bir insan kalabalığının önünde çullanıyor. Bir kitleyle bağ kurma yeteneğiniz ve bunu yapmanın yolu, etkileyici hikayenizi anlatmaktan geçer.” diyor. Öyle ki, anlatılan birçok hikaye aracılığıyla çalışanlar hayata dair birtakım ipuçları ediniyor. Hatta iş dünyasında iyi bir ikna aracı olarak kullanılan hikaye tasarımı süreci satış oranları için önemini koruyor. Ve edebiyatın yaygın bir tür olan hikaye anlatıcılığı günümüzde etkili bir ekip politikasının olmazsa olmazları arasında yer alıyor.
Deneyim Her Şeydir
Gabriel Garcia Marquez, Kolera Günlerinde Aşk kitabında “Yaşamda gereksinim duyduğum tek şey, beni anlayan birisi.” diyor. Bu tam olarak, insanın anlaşılma özlemine değiniyor. Dolayısıyla hikaye, yaşamdan alınan tecrübeleri kelimeler aracılığıyla insanlara aktarmak anlamına geliyor. Buradaki amaç, çalışanların düşünce kalıplarını geliştirmeye ilişkin doğru saptamada bulunmak. Hikaye dinlemeyi seven insanların hayata dair ortak bir bakış açısı var. O da iş yerindeki pozitif tutumu korumak. Çalışanların ihtiyaç duyduğu sürdürülebilir iş ortamının başarısı ise sağlıklı akıl ve büyük ölçüde anlaşılabilirlikten geçiyor. Fakat günümüz dünyasında bunu yakalamak elbette ki zor. Ama başarısızlıktan doğan azim hikayelerini anlatmak oldukça etkili. Çünkü bu, başarının tam da olması gerektiği gibi başarısızlıktan doğan tecrübe birikimi olduğunu aktarmayı başarıyor. Diğer bir yandan, kariyerini inşa eden çalışanlar için hikayede yer alan karakterlerden ilham alarak yola devam edebilme şansları artıyor.
Aslında anılarımız deneyimlere dayanarak bazen bizi algılarımızla yalnız bırakıyor. Böylece hikayede yer alan karakterin aniden tuhaf bir fikri öne sürmesi, daha önce yapmaya cesaret edemediği bir özgüvene sahip olması ya da anormal sayılabilecek bir davranışta bulunması sayesinde çalışanlar cesaret ediniyor ve ekip içerisinde sesini duyurmak için güç kazanıyor. Sonuç olarak, şirket bünyesinde gerçekleşen hikâye anlatıcılığı sayesinde sıra dışı deneyimleri aktaran çalışanların benliği kuşkusuz destekleniyor.
İş Yerindeki Eşitlik Yaşam Sevincini Yükseltiyor
Fakat gerçek hayatın çelişkilerini önlemek kolay değil. Özellikle belirli bir rutinde çalışan kişiler için durum daha da karmaşık. Eğer ki iş yerinde hikaye anlatıcılığı önem arz ederse, odada başlayan büyük bir sessizlik eşliğinde heyecan vericilik artıyor. Çünkü orada yankılanan direkt anlatım yerine sadece ışıldayan, anlamlı bir kısa hikayenin çalışanlarda yarattığı yaşam sevinci kendini yeniden hatırlatıyor. Örneğin Jane Austen’ın Gurur ve Önyargı kitabında resmedilen ana karakter olan Elizabeth sözünü sakınmayan bir kadın karakter olarak dönemdaşlarından sıyrılarak kendinden sonraki birçok kadına ilham oldu. Böylece kariyer dünyasındaki cinsiyet ayrımını akıllardan silen bu karakter sayesinde kendini onunla içselleştiren çalışanların aradığı özgüveni bulmasını sağlar nitelikte. Ve hikaye kendini geliştirmekte olan kişilerde açığa çıkan cesaret ile çekimserlik unsuru arasında belirli bir denge yarattı.
Örneğin Teknoloji, Eğlence ve Tasarımın kısaltması olan TEDX Platformu kurucularından Richard Saul Wurman ile ilgili konuşan Bell Atlantic’in eski başkanı Ray Smith “Belki de onun hakkında konuşmanın en iyi yolu bir enzim gibidir. O, şeylere girip çıkıyor gibi görünüyor ve fikirlerin bireyde yarattığı tepkilerde meydana gelenleri değiştiriyor ve yine de bundan daha önce olduğu gibi tüm molekülleri bozulmamış olarak çıkıyor.” diyor. Böylelikle proje yöneticisinin, hikâyenin dinleyicide yarattığı etkiyi ölçerek kalite standartını ve projenin gelişimini engelleyen unsurları bulması kolaylaşıyor. Bu noktada, yaşam sevincini geliştiren unsur ise hem çalışanın fikrinin önemsenmesi hem de kendi fikrini daha gür bir sesle dile getirmek için katılımının artması. Bu sayede profesyonel kariyer alanında kendi fikirlerini geliştiren kişiler, hikayede geçen ihtimalleri görüyor ve yaratıcı potansiyelleri açığa çıkıyor.
Hikayenin Ana Fikri En Başta Anlatılırsa Nasıl Olur?
Örneğin Robert Desnos yazdığı bir şiir girişinde “Seni öylesine düşledim ki yitirdin gerçekliğini.” diyor. Diğer dizelerde ise başta kullandığı vurucu cümleyi açıklamaya koyuluyor. Okuyucuda merak uyandıran yazar daha sonraysa konuyu sade ve az kelimeyle aktararak okurun ilgisini kazanıyor. Sürece merakla bağlanmalarını sağlıyor. Diğer bir deyişle, sürpriz son yok. Yalnızca basit bir anlatım tekniği ile ilgi çekici giriş var. Aslında bu, hikaye anlatıcılığındaki Yaprak Tekniğinin tam tersi. Yaprak tekniğinde asıl mesajı başta vermek yerine farklı konuları anlatarak en sonunda ana fikri verdiği biliniyor. Ama tam tersi, eğer ilk cümle kışkırtıcı bir biçimde çekici bir mesaj yayma güdüsündeyse, çalışanlar hikâyenin ilerleyen bölümünde kendi fikirlerini oluşturarak “Aslında bu konuda çok daha iyi bir fikrim var. Dinlemek ister misiniz?” demesi an meselesi oluyor. Hatta yaratıcı iş birliğine dayalı sürecin iyi bir başlangıcı.
İlk Hikayeci Kimdi?
Dünya edebiyat tarihinde kabul gören Decamaron Öyküleri ilk hikaye örneği olarak geçiyor. Kelime anlamı olarak “On günlük bir olay” anlamına gelen Decamaron, 100 öyküden oluşan bir eser. Günde 10 adet okunuyor. 14. yüzyılda İtalyan şair Giovanni Boccacio tarafından kaleme alınıyor. Çağdaş öykücülüğü başlatan yazar, ilk defa insanlara edebiyat aracılığıyla günlük hayatta yolunda gitmeyen olaylara karşı duygularını iyileştirme ve okuyucuya kendi öyküsüne benzeyen bir başka öykü okuma fırsatı tanıyor. Bu nedenle günlük rutine değinen hikayeler aracılığıyla kişiler deneyimlerin özünü anlamaya başlıyor. Özellikle İtalya’da ortaya çıkan bir veba salgınını anlatan bu öyküler, okuyucuda motivasyon sağlamak için en heyecan verici hayatta kalma sürecini anlatıyor. Liderliğin temelini oluşturan savaşçı modeli okuyucuya aktarılıyor. Böylelikle Trajedi tekniğindeki gibi iş yaşamında karşılaşılan uzun süreci hayatın gerçekleri ile birleştirerek zorlu taraflarını tarif ediyor. Ve iş hayatındaki zor süreçle netlik kurarak çalışanı hazırlıksız yakalayan güçlüklerin zamanla deneyime dönüşmesini anlatıyor. Sonunda da biraz “Sarsılmak” sayesinde her şey tecrübeye dönüşüyor.
Ürünün Değeri Hikayesi ile Ölçülüyor
Yaratıcılığı baz alan şirketlerde ister metin yazarı olsun ister tasarımcı birçok çalışan her zaman geliştirmeyi istediği ürünün etrafında dönüp duran kaotik sorulara verilmesi gereken genel bir cevap arıyor. Ve bu cevap müşterinin anlayabileceği şekilde sade ve anlamlı olma güdüsü. Amazon Seo Consultant’ın kurucusu Tom Buckland’in “What Is Product Storytelling?” başlıklı yazısına göre “Modern çağda çoğu insan baktıkları her yerde pazarlama mesajlarıyla dolu olduğundan, bu tür mesajlara güvenmek de zor olabilir. Bazı yönlerden, ürününüzün avantajlarını ve özelliklerini basitçe satmak artık yeterli değil. Buna uygun bir hikaye vermek, markanızı insanlaştırır ve potansiyel bir alıcının mesajınızla ilişkilenme şansını artırır.” diyor. Yine aynı yazını devamında yer alan Stanford University verilerine göre hikayeleri hatırlamanın gerçekler ve rakamlardan yüzde 2200 daha kolay olduğunu söylüyor. Haliyle iyi bir hikayenin insan odaklı, anlamlı olması gerekliliği doğuyor. Çünkü ürünün değerini belirleyen unsur insanların bildikleri sıradan şeyleri yeni bir biçimde anlatabilmek ve çok sayıda insana ulaşabilmesi için belki de nesnel gerçeklikle evrensel temalara odaklanmak. Eğer ki kullanıcı kendinden bir şey bulamazsa sonunda üründen uzaklaşıyor.
Tarihteki İlk Hikayenin İlgi Çekiciliği
İlk roman örneği olarak kabul edilen 11. yüzyılın başlarında modernleşme çalışmalarıyla beraber yazılmış olan The Tale Of Genji (Genji’nin Hikâyesi) adlı romanın yazarı Murasaki Shibiku geliyor. Yazar, 1010 yılı civarında yazdığı bu kitabı, Japon sarayında nedime olduğu esnada tamamlıyor. Heian döneminde yaşayan ikinci prensin hayatını konu ediniyor. Bir ailenin hayatını işleyen roman, baş imparatorun oğlunun doğum anı ile başlıyor. Genji adı konacak bebeğin doğum sırasında annesi ölür. İmparator ise doğan çocuğa gözü gibi bakmaya karar veriyor. Ve bu bebek ölen annesinin güzelliğini birebir taşıyor. Prens Genji'nin soyunu konu edinen kitapta, “Şeylerin Üzüntüsü” olarak yazılmış tam 1000 adet satır bulunmakta. İnsanlara ve hayata dair iyi ya da kötü deneyimleri anlatan yazar, bir diğer yandan yalnızca statükocu kalmanın insanın yaratıcılığını nasıl mahkumiyete sevk ettiğini anlatıyor. Romandaki baş karakter olan Genji, hayat yolculuğuna dair “Aklım oldukça karışık.. Her şey çok uzun zaman önce oldu. Zaman içinde bana geri dönecekler... Bir rüya gibi, ama şimdi benim için hiçbir şey ifade etmiyor. Daha sonra, sakinleştiğimde...” cümlesiyle, bireyin karşılaştığı gerçek zorlukların yarattıkları karşısındaki karmaşaya değiniyor. Aslında bu cümle, her şeyin zamanla şekil değiştirerek geri döndüğüyle ve kişiyi etkileyen güç olayların içinden nasıl sıyrılabildiği ile ilgili gerçekleri sunuyor. Kariyer kültüründe hikaye anlatımının önemini göz önüne alırsak, şirket yöneticisi ya da takım lideri tarafından çalışanlara iletilen hikaye ne denli gerçekçi ve insan odaklı olursa, o kadar sağlıklı bağ kurma şansı artıyor.
Hikâyenin “En”leri
Hikâye literatürüne adını altın harfler ile yazdıran Edgar Allen Poe, Alice Munro, Anton Çehov, Gabriel Garcia Marquez, Jorge Luis Borges gibi yazarlar hâlâ okunur. Çünkü kısa hikaye okumak büyük bir motivasyon kaynağı. Örneğin, Gabriel Garcia Marquez’in 1988 yılında yazıp yayımladığı Beş Yüz Günlük Fakirlik adlı kısa hikayede ilk romanı olan Yüzyıllık Yalnızlık’ı nasıl yayınevine gönderdiğini anlatıyor. “Ağustos 1966 başlarında eşim Mercedes’le birlikte Yüzyıllık Yalnızlık’ın özgün elyazmalarını Buenos Aires’e göndermek için Mexico City’deki San Angel postanesine gittik. Paket 590 sayfa barındırıyordu ve üzerinde Editorial Sudamericana’nın edebiyat yöneticisi Francisco (Paco) Porrúa’nın adresi yer alıyordu. Postane görevlisi paketi tartının üzerine koydu, kafasında aritmetik hesabını tamamlayıp şöyle dedi: “Borcunuz 82 pesos.” Mercedes kâğıt paralarını saydı, cüzdanındaki bozuklukları çıkarttı ve beni durumun gerçeğiyle yüzleştirdi: “Bizde sadece 53 pesos var.” diyor. Ve romanın yarısını gönderiyor. O gün yapmış olduğu yaratıcı ve çözüme odaklı hamle sayesinde bugün onu raflarımızda bulundurmaktan onur duyuyoruz.
Diğer bir yandan, hikâye anlatıcılığını geliştiren önemli dönemlerden biri olan Orta Çağ’da kaleme alınan BinBir Gece Masalları adlı kitapta yer alan kısa hikayeler büyük önem taşıyor. Aynı zamanda Harvard University EDX işbirliği ile sürdürülen uzaktan eğitim programında yer alan Modern Masterpieces of World Literature sertika eğitiminde bu konu işleniyor. İlk defa halk hikayelerinin yazıldığı kitapta yer alan hikayeler okuyucuyu etkisi altına almayı başarıyor.
Tüm dünyada yok satan Moby Dick kitabında ise dev bir albino balina olan Moby Dick karakteri, doğanın sembolü olarak yer alıyor. Hikaye boyunca doğanın insanoğlundan yüce olduğunu anlatıyor. Bu sebeple iş yaşamında disiplin yönetimini yönetemeyen çalışanlar için adım adım ilerlemenin ve evhama kapılmamanın doğal olduğunu anlatarak çözüm sunuyor.
Ernest Hemingway’in 1952 yılında yayımlanan Yaşlı Adam ve Deniz adlı romanında “Her gün yeni bir gündür. Şanslı olmak daha iyidir. Ama ben titiz olmayı yeğlerim. O zaman şans yüzüne güldüğünde hazır olursun.” diyor. Zaman akıp giderken karşımıza çıkacak olan pozitif olaylara karşı ön hazırlık aşamasının önemini vurgulayan bu hayati sözler sayesinde çalışanların hiç bilmediği bir hazırlık potansiyelinin anahtarını sunuyor.
İş Yerinde Mail Yoluyla Hikâye Göndersek?
Birçok hikaye, hayat hakkında capcanlı ve içten cümleler barındırıyor. Bir yazarın yazdığı kitabın konusuna dair duyduğu merak her daim okuyucuyu da etkiliyor. Hatta yazarların ele aldığı cümleler vesilesiyle okuyucunun motivasyonu gelişerek işine karşı duyduğu heyecan gelişiyor. Jean-Marie Gustave Le Clézio’nun bu konu ile ilgili 1919 yılında yazdığı Göçmen Yıldız adlı kitabında geçen “Bizim için zaman kavramı yok artık. Yollardayız, uzun zamandır dolaşıyoruz, zamanın var olmadığı bir dünyada.” diyor. Bu, yazarın da dediği gibi, bazen de zaman akışının ötesinde bir çalışma azmiyle hareket etmenin son derece normal bir itki olduğunu söylüyor. Stefan Zweig Mecburiyet kitabında “Ben de tek bir vazifem olduğunu biliyorum, insan olmak ve çalışmak.” diyor. Sonuç olarak takım liderinin ya da yöneticinin her sabah mail yoluyla hikaye göndererek çalışanların çalışma azmi gelişiyor.
Liderin Hikâye Anlatırken Ne Düşündüğü Önemli
Amerika’nın sevilen roman yazarlarından biri olan aşçı, editör ve öğretmen Maya Angelou, Wake Forest Üniversitesinde hem profesör hem de bir hikaye yazarı olarak başarısının temelinin “Bizi birbirimize benzemediğimizden daha fazla benzer görmekten” dolayı olduğunu söylüyor. Daha kapsamlı olarak düşünürsek, evrensel temaların ya da ortak duyguların dışa vurumunun verdiği başarı iş yerindeki çalışanları birbirine bağlama özelliğine açıkca sahip. Bu sebeple hikaye anlatırken topladığımız günlük detayların dinleyicilere kendilerini hatırlatması güçlü bir tesir yaratıyor. Haliyle, hikaye anlatımı izleyicilerin kalplerinde ya da zihinlerinde kalıcı bir etki bırakıyor.
Evrensellik ve Ekip İşbirliği
1969 yılında Varlık Yayınları tarafından edebiyata kazandırılan ve İlhan Berk’in hazırladığı Dünya Şiiri adlı antoloji kitabında 260 şair bir araya gelerek dünya edebiyatında yer alan yabancı yazarların şiirlerini çevirip evrenselliğin yayılmasını sağladı. Ülkü Tamer, Sabahattin Eyüboğlu, Necati Cumali, Gürkan Aylan, Yahya Kemal, Orhan Veli Kanık gibi birçok yazarın yer aldığı kitapçıkta farklı kültürlere sahip yazarların çeviri yazılarını okumamıza olanak tanıdı. Ortak iş birliğinin ve dayanışmanın verdiği üstün yaratıcılık becerisi ile okuyucunun ortak duygularına dokunan her yazı birer etkileyicilik barındırıyor. Bu varoluş hayal gücünün kelimelere indirgenebilmesini anlatan evrensel bir çalışma olarak tarihte yerini alıyor.
Anlatıcının Ses Tonu Nasıl Olmalı?
Yazar Muriel Spark’a göre “Bir lambadan gelen ışık… kediye büyük bir hoşnutluk verir. Kedi yerleşecek ve huzurlu olacaktır, bütün anlayışı aşan bir huzur. Ve masanızda otururken kedinin sakinliği yavaş yavaş sizi etkileyecektir, ki konsantrasyonunuzu engelleyen bütün heyecanlandırıcı özellikler kendilerini yatıştırıp zihninize kaybettiği hâkimiyeti geri verebilsinler.” diyor. Yazı dilinin gelişimi hikaye konusunu belirlemek için önemlidir. Hangi kelimelerde vurgu yapılacağı, seçilen kelimeyi hangi duyguyla birleştirmeyi düşündüğünüz dinleyici için büyük önem taşıyor. Nihayetinde buradaki amaç, ses tonunu disipline ederek dinleyicinin zihinde yarattığı görsel ile kelime arasındaki kanalı kaybetmemek, sade olmak ve hikaye kurgusundan uzaklaşmamaya özen göstermek. Ses yalnızca kelimenin ışığını taşıyor. Bu sebeple yalın ve akıcı bir ses tonu dinleyiciyi konuya odaklıyor. Gereksiz kelime kullanımıysa dinleyicinin ilgisini kaybetmesini sağlıyor.
Storytel Uygulaması Yaşamı Kolaylaştırıyor
Önde gelen uluslararası haftalık haber dergisi olan The Ekonomist’in verilerine göre, son üç yılda storytel kullanıcı sayısı 1.1 milyon kişiye ulaştı. 2005 yılında Sec’te kurulan şirket, Mayıs 2018’de Türkiye pazarına girdi. Şu anda şirket verilerine göre 1.5 milyonu aşan kullanıcısıyla bir yılda seslendirilen kitap sayısı gitgide artmakta. Böylelikle sesli kitap teknolojisi ile kitap okuma oranı hızla gelişiyor.
Hayal Gücünün Piyasadaki Yeri Nedir?
Hayal gücünü harekete geçirmek için dramatik anlatıma dayalı semboller kullanmak çalışanlar adına önem arz ediyor. Özellikle yaratıcı öğeler sunan kitaplar, meşakkatli olan kariyer yolculuğunu anlamayı sağlıyor. Yol gösterdiklerini söylemek bile mümkün. Leyla Erbil, 2011 yılında yayımlanan Kalan adlı kitapta “Hayatımın neresindeki yaşantıdayım sorarım kendime her gün, sen hangi bilinçtesin lahzen, hangi göklerin bulutlarından yağdın?” diyor. Hermann Hesse ise 1919 yılında yayımlanan Demian adlı romanında yaşam yolculuğumuzu “Her insanın yaşamı, onu kendine götüren bir yoldur.” diye anlatıyor. Javier Marias, Yarın Savaşta Beni Düşün... adlı romanında “…yaşam eşsiz ve kırılgan.” diyor. Oscar Wilde ise Hiçbir Şey Eskimez Mutluluk Kadar kitabında “Yaşamak, yeryüzünde en nadir rastlanan şeydir, insanların çoğu, yalnızca var oluyorlar o kadar.” cümlesiyle hayal gücünü ortaya çıkarmayı amaçlayan yegâne cümleyi kuruyor. Goethe ise Goethe Der ki… adlı kitapta “Günlük hayat, en etkili kitaptan daha öğreticidir.” diyerek çalışanları daha fazla deneyim sahibi olmaya çağırıyor.
Oğuz Atay, Tutunamayanlar kitapta “Hayatta silgim hep kalemimden önce bitti, çünkü kendi doğrularımı yazacağıma tuttum başkalarının yanlışlarını sildim.” sözüyle önce kendi yeteneklerimizi geliştirmemiz gerektiğini hatırlatıyor. Tecrübenin önemini vurgulayan Alison G. Bailey ise Şimdiki Zamanın Kusursuzluğu adlı kitapta “En çok yaşayan kimse; en çok düşünen, en asil hisleri duyan ve en güzel hareketleri başaran kimsedir.” diyor. Montaigne’in Denemeler’inde ise “Hayatın değeri, uzun yaşamasından değil, iyi yaşamasındandır.” cümlesine yer veriyor. Öyle görülüyor ki, hikayeler aracılığıyla hayal gücünün pazardaki yeri çalışanların yaratıcı olma potansiyeli için oldukça etkili.
Ürünün Bir Hikâyeye Sahip Olmalı mı?
Bilişsel Psikolog Jeromi Bruner “Hikayelerin bağlam içinde sarılmış ve duygularla aktarılmış gerçekler.” olduğunu belirtiyor. Gerçeklerin yerini tutmasa da etkili bir hikaye sunmanın müşteriler arasında paylaşılabilirlik itkisine dönüştüğünü söylüyor. Potansiyel müşterilere çekici gelen bir ürünün hikayeye sahip olması onu oldukça değerli kılıyor. Üstelik hem iç güdüsel olarak hikaye anlatmayı ne kadar sevdiğimizi hem de yazarın anlatmak istediğini vurgulayan hikayede yer alan gizli anlamları bulmanın heyecanını düşünürsek, bu durum sürdürülebilir iş hayatını güçlendiriyor. Özellikle iş yerinde yapılan sunumlarda öne atılan bir fikri hikayeleştirmek büyük önem taşıyor. Günlük konuşma dilinden uzaklaşarak daha heyecan verici bir anlatım biçimini hayal gücüyle birleştirmek ise ekibi bir adım daha öteye götürüyor. Ve satılacak ürünün bir hikayeye sahip olması müşteri için dikkat çekici hale geliyor. Çünkü ürünün hikaye vizyonuna sahip olması müşteriyi etkilerken aynı zamanda sahip oldukları anılar ile çarpıcı bir biçimde bağ kurmalarına olanak tanıyor.
Etkileyici Hikâye Anlatmanın Sırları
Marketing Türkiye’de yer alan Sinan Sülün’ün “Etkili Hikaye Anlatmanın On Kuralı” başlıklı yazısına göre “Kendiniz olun, inanmadığınız hiçbir hikayeyi anlatmayın, özgün ve yerel olun, hikayenizin girişi etkileyici olmalı, iyi hikayeler anlatanları gözlemleyin, çok fazla hikayeye sahip olmanız gerekir, kime ve ne için anlatıyorsunuz?, hikayenizde mümkün olduğunca retorik tekniklerini kullanın, nasıl bir atmosferi yaratacağınız, çatışmayı nasıl kuracağınız ve finalin nasıl olacağı hepsinden önemlidir, her insan özeldir.” diyor.
Anlatırken Odaklı Kalmanın ve Araştırmanın Önemi
Hikâyeyi anlatırken konu dışına çıkılması halinde dinleyicinin katılımı düşüyor. Eğer ki bunun sebebi ilgisini kaybeden dinleyicinin dikkatini mizah yoluyla yumuşatmak ve onu yeniden kazanmaksa o zaman oldukça etkili. Ancak zihni bulandıran birçok cümle ulaşılması amaçlanan ana fikri hızla saptırıyor. Özellikle hedefe odaklı kalmak, aktarımı disipline etmek ve değer yaratma modeline bağlı kalmak sayesinde kararlı duruşu hisseden dinleyicinin profesyonel iş zekası tetikleniyor. Çünkü kariyer bünyesindeki her hikaye anlatımının odak noktası başkalarını güçlendirmek yerine ürünün güçlü kılınması. Ürünün hikayesi tasarlanırken ekiple paylaşılan bilgiler belli bir sorumluluk duygusu taşıdığında ise katılım çoğalıyor. Ve bu sorumluluk duygusu çalışanlar için güçlü bir odak haline geliyor. Öte yandan, hikaye için her yönüyle yapılacak olan araştırmanın önemi fazla. Örneğin kitap tasarımcısı Alvin Lusting hakkında önde gelen yaratıcı tasarım odaklı PRINT’e röportaj veren ve onun biyografisini yazmak için araştırmaya koyulan Steven Heller “Bir süreliğine başka birinin hayatının parçası olmayı gerektirir. Ancak şunu söyleyeceğim, geniş mektup ve belge arşivi olmasaydı, bu başarılamazdı.” diyor.
Ekibin Empati Gücünü Geliştiriyor
Başlangıçta okumaya daha az zaman ayırdığımız sosyal medyadaki yazıların gücü gün geçtikçe artıyor. Bir bakıma, kişisel görüşlerimiz gerçekleri yansıtmasa da, farklı fikirleri okumak empati gücünü geliştirmeye yardımcı oluyor. Örneğin Hermann Hesse, Sidarttha kitabında “Yarası meyveye durmuş, acısı ışımaya başlamış, ben’i akıp giderek birlik içine karışmıştı.” diyor. Böylelikle etkileyici bir yazıda geçen vurucu bir cümle ekibin empati gücünü geliştirmesinin yegane yolu. Burada anlatılan birlik kavramı, egonun ölümü. Yine de çalışan her insanın değerli yeteneklerine ihtiyaç olduğu. Bu yüzden hikaye, ne kadar empatik öğeler içerirse ekipteki kişileri o kadar etkiliyor.
İyimserlik Karar Vermeyi Kolaylaştırıyor.
Cemal Süreya, Sevda Sözleri kitabında “Mesafeler birleştirdi bizi, bir de sözler.” diyor. Anladığımız üzere, kurulan pozitif cümleler ekip çalışmasının başarısında büyük ölçekte kelimelerin birleştirici gücü aracılığıyla motivasyon sağlıyor. Risklere rağmen karar alma organizasyonunda fikirlerini ortaya koyma cesareti gösteren çalışanların katılımı arttıyor. Ve müşteriye değerli bir mânâ içeren ürünün hikayesini aktarmak iş dünyasında büyük oranda fark yaratıyor.
Sözün kısası, unutmayalım ki hikayelerimiz anbean yazılıyor. Hikayenin ulaşması gereken yer yalnızca insan. Amacı ise yaşamın bizim tarafımızdan yazılabilen iyi bir hikayeden ibaret olduğunu hatırlatmak. Ve bu süreçte çalışanların hayal gücü gelişirken erkenden vazgeçmediklerinden emin olmak. Çünkü bütün iş, her anımızı anlatmaya değer kılarak yaşamaktan geçiyor. Herhangi bir nedenden dolayı çalışanların yeteneklerine olan güvenli eksildiyse heveslerini kırmayın. Dinleyecekleri bir hikâyenin içerisinde geçen yaratıcı bir fikir ile yeniden canlanacak. Böylece iş yerinde geçen sürede onlara yoldaş olan kaygılar giderilerek yaratıcılık döngüsü yeniden hayal gücünün potansiyelini artıracak.
Ezgi Özsan
Yazıdaki Referanslar
• https://ihworld.com/ih-journal/issues/issue-43/why-storytelling-is-important/#:~:text=Storytelling%20brings%20language%20learning%20alive,awareness%20of%20rhythm%20and%20structure.
• http://adcglobal.org/hall-of-fame/richard-saul-wurman)/
• https://amazonseoconsultant.com/product-storytelling-examples/
• https://www.artfulliving.com.tr/edebiyat/en-iyi-10-yazardan-yazarlik-uzerine-tuyolar-i-18205
• https://www.printmag.com/design-books/five-questions-with-steven-heller-about-alvin-lustig/
• https://www.marketingturkiye.com.tr/haberler/etkili-hikaye-anlatmanin-10-kurali/