Orta Çağ’daki karnavalları düşün; kralın şapkası bir köylünün başında, soytarılar tahtta, herkes maskelerle, kostümlerle birbirine karışmış. İşte tam da bu ortamda gündelik hayatın kuralları askıya alınır ve geçici bir özgürlük alanı doğar. Herkesin eşitlendiği, "aşağı" olanın "yukarı"yı tiye aldığı bir tersyüz hali.
Peki bu nasıl oluyor? İşte burada Mikhail Bakhtin devreye giriyor. Kendisi "karnavalesk" kavramını ortaya atan bir düşünür. Diyor ki, karnaval zamanlarında insanlar rollerini tersyüz eder, kral soytarıya, halk kahramana dönüşür. Her şey altüst olur. Bu altüst oluş hali, geçici de olsa, baskı altındaki duyguları dışa vurmanın, gülerek ifade etmenin bir yolu. Bugünün politik mizahı da tam olarak böyle işliyor aslında. Bir tweet’le, bir karikatürle, bir skeçle toplumun sıkışmış hislerini dışa vuruyoruz.
Bugün bir TikTok videosunda, Twitter'da viral olmuş bir caps'te ya da bir stand-up gösterisinde karnavalesk ruhu çok net görebiliyoruz. Politik figürlerin taklit edildiği, büyük lafların yerle bir edildiği, "söylenemez" denilen şeylerin şakayla karışık söylendiği her an, aslında bir tür dijital karnaval yaşıyoruz. Bu noktada gülmek sadece bir tepki değil, bir ifade biçimi oluyor. İşin güzel yanı, bu karnaval havası bize sadece gülmeyi değil, düşünmeyi de sağlıyor. Çünkü bir şeyi komik bulabilmek için onu biraz anlaman, biraz da sorgulaman gerekiyor. Politik mizah bu anlamda, sıradan insanlara karmaşık meseleleri anlamanın ve hatırlatmanın bir yolunu sunuyor.
Politik mizah, toplumsal belleğin en hafif ama aynı zamanda en güçlü araçlarından biri. Çünkü mizah, en ciddi konuları bile bir parça eğlenceli hale getirerek, onları unutulmaz kılar. İnsanlar genellikle gülmeye, zorlandıkları veya acı veren gerçeklerden kaçmaya meyillidir. Ancak, mizah tam da bu noktada devreye girer: ağır olanı, taşıması daha kolay hâle getirir. Bir fıkra, bir karikatür ya da kısa bir espri, bazen saatler süren tartışmalardan daha fazla iz bırakabilir. Ve en güzeli, bu iz hafızada kalıcıdır.
Fakat bu hafiflik yanıltıcıdır; politik mizah, konunun ciddiyetini asla küçümsemez. Aksine, onu daha görünür kılar. Toplumun belleğinde kaybolmuş ya da bastırılmaya çalışılan olaylar, mizah aracılığıyla yeniden hatırlatılır. Mizah, sadece gülünç değil, derin bir eleştiridir. Bir lideri ya da politik bir figürü alaycı bir şekilde çizmek, ona karşı duyulan öfkenin, hayal kırıklığının, bazen de korkunun ifadesidir. Ama bu ifade, insanların yavaşça düşünmesini sağlar, onları harekete geçirebilir. Günümüzde ise yeni medya, politik mizahın etkisini daha da artırıyor. Sosyal medya sayesinde mizah daha geniş kitlelere ulaşıyor. Geçmişte yalnızca gazetelerdeki köşe karikatürleri ya da televizyon şovlarının mizahi yorumları sınırlı sayıda insana ulaşırken, şimdi herkesin cebinde, parmaklarının ucunda. Bu, mizahın gücünü ve toplumsal hafızadaki rolünü daha da pekiştiriyor.
Öyle ki, politik mizah sadece bireylerin eğlenmesini sağlamaz; aynı zamanda belleği yeniden şekillendirir. Toplumun unutmak istediği olayları, politik figürleri veya travmatik süreçleri komik bir şekilde ele almak, hafızanın canlanmasını sağlar. Mizah, bir halkın “unutmak” ya da “sindirmek” istediği travmalarla yüzleşmesine olanak tanır. Hem hafızayı canlı tutar, hem de “hafif” bir biçimde, ama etkili bir şekilde direnişin yolunu açar.
Teşekkürler,
Zehra Kalaycı Erdiren