"The world is a terrible place."
Josh karakterine söylenmiş bu cümle, neredeyse bütün filmin derinlik yoksunluğunu özetliyor gibi. Distopik bilim kurgu alanında hikâye anlatımı ne kadar ilerlemiş olabilir ki hâlâ bu kadar yüzeysel bir öfkeyle yetinmek zorunda kalıyoruz?
Companion, cesur bir konuyu —kadınların metalaştırılması, yapay zekâ çağında insan ilişkilerinin evrimi ve toksik erkekliğin yeni teknolojilerle daha da pekişmesi— ele almak istiyor. Ancak bu temaları işlerken ne anlatıdaki derinliği yakalayabiliyor, ne de karakterlerinde gerçek bir ikna gücü kurabiliyor. Film, bir fikir olarak “kadın bedeni ve bilincinin teknolojiyle yeniden kodlanması” gibi güçlü bir bilim kurgu damarına yaslanıyor; ama bunu yaparken pop gerilimin düz çizgisini izliyor.
Jack Quaid’in canlandırdığı Josh karakteri, karikatürize edilmiş bir kötülük temsili. Oysa bu tür hikâyelerde en korkutucu şey, kötülüğün sıradanlaşmasıdır. Josh'un iç dünyasına dair elimizde hiçbir şey yok: sadece teknolojiyi kötüye kullanan bir adam değil, bir “figür” olarak duruyor karşımızda. Film, onun motivasyonlarını sorgulamak yerine, sinematografik olarak biraz karanlık biraz da retro görünümlü sahnelerle durumu dramatize etmeye çalışıyor.
Öte yandan film bir yerden sonra, “teknoloji kadını nasıl dönüştürür?” sorusunu sormaktan çok, “kadın karakteri nasıl yeniden kurarız?” gibi mekanik bir düzleme çekiliyor. Bu da izleyiciye gerçek bir duygu geçişi yaşatmak yerine, sadece “şoke etme” amacıyla ilerleyen bir yapıyı doğuruyor. Distopyalar zaten dünyayı kötü resmetmek için değil, kötülüğü anlamlı ve sembolik biçimlerde çözümlemek için vardır. Companion bunu yapmıyor, sadece kötü şeyler oluyor ve biz izliyoruz.
Yine de adil olmak gerekirse: Film, “izle-geç” kategorisine koyduğumuzda yeterince eğlenceli. Özellikle yapay zekâ destekli kadın partner fikrinin yarattığı bazı sahneler dikkat çekici. Ancak meseleye biraz daha derinlemesine baktığınızda, hayal kırıklığı kaçınılmaz. O yüzden bu film, “sadece keyif almak istiyorum” diyenler için bir ocak ayı sürprizi olabilir. Ama bu temalara kafa yoran, yapay zekânın toplumsal etkilerini sorgulayan biri için oldukça yüzeysel kalıyor.