Hayattaki en büyük tutkularımdan biri satranç. Artık işim gereği pek çok şeye vaktim olmuyor ama satranç oynamaya her zaman vakit bulurum. Yıllar içerisinde bu tutkunun arka planında sevmekten öte bir şeyler olduğu ortaya çıktı. Oldukça sakin bir yapım olmasına rağmen satrancı acımasız oynamaktan özel bir keyif aldığımı fark ettim. Her insanın içinde bulunduğuna inandığım, pek çoğumuzda çekinik halde olan acımasızlık duygusunu tatmin etmenin tek yolu benim için satranç.
Pek çok kişi karşı çıkacaktır ama bence satrançta centilmenliğe yer yok. Nasıl savaşmadan önce düşmanınızla el sıkışıp “lütfen kılıcı yavaşça kalbime sapla” gibi absürt cümleler kurmuyorsanız satrançta da rakibinize acımayacaksınız. Fırsatını bulduğunuz anda tabiri caizse gırtlağına basacaksınız. Sadece kazanmaktan değil, vahşi şekilde kazanmaktan bahsediyorum. Kendini İngiliz beyefendisi zannedenler gidip binicilik yapabilir veya Bowls oynayabilir. Satranç sadist bir spordur ve aynı zamanda sadistliğin en masumane şekilde dışavurumudur.
Örnek mi? Vereyim:
Mesela, Zugzwang’a soktuğunuz rakibinizin durumun farkına varmasını, ama elinden hiçbir şey gelmemesini hafif bir tebessümle izlemek. Veya tahtada şahı dışında taşı kalmayan rakibinize karşı bir sağdan bir soldan piyon sürüp çaresizce savunmaya çalışmasını izlemek. Ya da vezir çıkarak hızlıca mat etmek yerine sırf eğlence olsun diye at-fil gibi hafif taşlar çıkmak ve yine de kazanmak. En güzellerinden biri ise mat hamlenizi saatinizde 10 milisaniyeden az bir süre kalmışken, rakibiniz sürenizin biteceğini zannedip sevinirken yapmak.
Satrancı zihinsel işkenceye dönüştüren tek kişi ben değilim elbette. Tarihin en kuvvetli oyuncularından biri olan Bobby Fischer bir röportajında en büyük zevkinin rakibinin içten içe parçalanmasını izlemek olduğunu belirtmiş. Beş kez dünya şampiyonu olmuş Hintli büyükusta Viswanathan Anand’ın “eğer intikam sizi motive ediyorsa, onun peşinden gidin” şeklinde demeci var. Dünya iki numarası Hikaru Nakamura’nın gözünde Star Wars’tan fırlamış güneş gözlükleriyle önüne geleni tokatlayıp “yeni başlayanları aşağılamak kötü hissettiriyor. Tüm hayatını satranca adayıp hala beş para etmez oyunlar çıkaran 2500’lük oyuncuları aşağılamak daha kolay” gibi (amiyane tabirle) vecizeler yumurtladığı disrespect videoları var. Ve son olarak tarihin gelmiş geçmiş en kuvvetli oyuncusu olan Magnus Carlsen’in de bunlardan pek aşağı kalır yanı yok. Şimdi gelin birlikte Magnus’un kendisine nefretle karışık hayranlık uyandıracak alaycı acımasızlığına beş farklı örnek verelim. Umarım size de bana olduğu kadar komik, eğlenceli ve tatmin edici gelir.
1- Kf3, Kc3, back, back, Kf3, back, Kf3, back… Ha ha!
Carlsen Lichess.org tarafından düzenlenen ve sadece ünvanlı oyunculara açık olan turnuvalardan birine katılıyor. Zaman kontrolü Bullet Chess diye tabir edilen 1+0. Yani tüm maç için size ayrılan süre sadece 1 dakika. Rakibi Perulu-Meksikalı bir büyükusta olan GM Jose Martinez (2644 ELO ile Ekim 2025 itibariyle dünyanın en kuvvetli 77. oyuncusu. Meksika’nın bir numarası). Bu tür turnuvaları fazla ciddiye almayan Carlsen ileri-geri at hamleleri ile rakibine 8 bedava hamle vermiş. Büyük ihtimalle heyecanlanan (belki bir nebze de sinirlenen) rakibi 21.hamlede vezirini kaptırınca maçı terk etmiş. Pis pis sırıtan Carlsen’in tepkisi aynen şöyle:
Ha ha. He didn’t see it. That was a fun game.
Merak edenler için link: https://www.youtube.com/watch?v=xROtoFwnF14
2- That was risky!
Bilenler bilir, körleme satranç oynamak dünyanın en zor işlerinden biridir. Tahtayı zihninizde canlandıracaksınız, hem kendi hamlelerinizi hem de rakibinizin hamlelerini aklınızda tutacaksınız, üstüne üstlük bir de strateji geliştirip maçı kazanacaksınız (Olasılıkların dördüncü hamlede milyarlara ulaştığı bir oyundan bahsediyoruz) Bunu birden fazla oyuncuya karşı yapmak, üstelik zaman baskısı altında yapmak ise işi bambaşka boyutlara çıkarıyor.
Olay şu: Carlsen 2015 yılında New York’ta düzenlenen bir konferansta 3 kişiye karşı aynı anda körleme oynuyor. Her bir maç için rakibinin dokuz, kendinin ise üç dakikası var. Carlsen bu üç maçın tamamını kazanmakla kalmamış, rakiplerinden biri kendisinin kısa rokuna karşılık uzun rok yapmayı tercih edince başlıktaki yorumu yaparak seyircilerin gülüşmesine sebep olmuş (Satrançta ters tarafa rok atmak savaş baltalarını çıkarmak demektir. Magnus Carlsen’e savaş ilan ederseniz Boagrius’un Achilles karşısında düştüğü duruma düşersiniz). Youtube’da kendisi için bir sonraki aşamanın her hamleden sonra bir shot tekila içmek olduğunu söyleyen bir yorum okumuştum. Bu adam küfelik olsa da kazanır, emin olabilirsiniz.
Riskli uzun rok sahnesi için: https://youtube.com/shorts/lAjuL081dIA?si=9wOfwgYaASaF9FNo
Videonun tamamını izlemek isteyenler için: https://www.youtube.com/watch?v=xmXwdoRG43U
3- Too weak, too slow!
Genç dünya şampiyonumuzun karşısında bu sefer 2 kez Fransa şampiyonu olmuş GM Laurent Fressinet var (2602 ELO ile Ekim 2025 itibariyle Fransa’da 7., dünyada ise 155. sırada). Oldukça hızlı tempoda geçen maçta Carlsen rakibini sürekli lafa tutmuş, sonunda fil matını görmeyip hâlâ şahını kaçmaya çalışan rakibini cümle âleme rezil etmiş. Zaferini ise elmasından koca bir ısırık alarak kutlamış.
“What do you want to play, what do you want to play? He he he.”
4- Swap the king and queen!
Ne iş yaparsanız yapın, belirli bir seviyeye ulaştığınızda artık yeni bir şeyler denemek istiyorsunuz. Zevk reseptörleriniz gittikçe köreliyor, manevi tatmin zorlaşıyor. Hele ki Carlsen gibi alanınızda alamadığınız kupa kalmadıysa.
Yine Lichess’in 3+0 turnuvalarından birinde Carlsen, uluslararası usta olan rakibine karşı beyazlarla başlangıç konumunu beğenmeyip 6 hamlede şahı ile vezirinin yerini değiştirmeyi uygun görmüş. Üstüne bir de maçı kazanmış.
5- Drunk Carlsen takes over lost position
Her sporda olduğu gibi satrançta da başarılı olmanın anahtarı zinde olmaktan geçer diye bilirdik. Bırakın içki içmeyi, profesyonel oyuncular turnuvalardan önce oldukça sıkı diyetler uygularlar. Görünüşe göre bu Carlsen için pek de geçerli değil. Yine Lichess’in turnuvalarından birinde arka planda arkadaşlarıyla içip sarhoş olan Carlsen kayıp pozisyona düşen ve kendisine yalvaran gözlerle bakan bir arkadaşına acımış, eğlencesine kısa bir ara vererek dümeni eline almış ve bağıra bağıra şarkılar söyleyerek maçı kazanmış.
6- Bonus:
Satrancın bilinenin aksine zihin sağlığını nasıl harap ettiğini merak edenler CM Kingscrusher’ın da videolarını takip edebilirler. Harika bir derlemeyi aşağıda paylaşıyorum:
https://www.youtube.com/watch?v=eEO-5ASRlTU
Satrançta tıpkı eski SSBC döneminde olduğu gibi grand tuvalet giyinmiş oyuncuların ciddi ciddi hamle yaptıkları dönem çoktan bitti. Carlsen gibi yeni nesil oyuncular sayesinde rengârenk bir hale büründü. Artık 35-40 yılını bu işe vermiş insanların 10 yaşındaki çocuklara yenilmesi de, turnuvalarda süper GM’lerin şort+parmak arası terlikle mücadele etmesi de normal karşılanıyor. Kendinizle barışık olun. Gereksiz yere kasılmaktansa oyunun zevkini çıkarmak en iyisi.
Çok teşekkürler,
Barış Yalın Uzunlu