Suriye, 2011 yılında başlayan iç savaşın ardından hala tam anlamıyla istikrara kavuşabilmiş değil. Geçiş dönemi devlet başkanı Ahmed eş-Şara, ülkedeki farklı güç gruplarını dengelemeye çalışırken, aynı zamanda bölgesel ve küresel aktörlerin çıkarlarıyla da mücadele etmek zorunda. Türkiye, ABD, Rusya, İran ve Körfez ülkeleri gibi birçok devlet, Suriye’de etkili olmaya devam ediyor.
Suriye’de Kontrol Kimde?
Aralık 2023’te Heyet Tahrir eş-Şam (HTŞ) ve müttefikleri, başkent Şam’ı ele geçirerek Beşar Esad’ı Rusya’ya kaçmaya zorladı. Ancak HTŞ, henüz ülkenin tamamında kontrolü sağlayabilmiş değil. HTŞ, Suriye’nin batısında İdlib’den Şam’a kadar olan bölgede hakimiyet kurarken, kuzeyde Türkiye destekli Suriye Milli Ordusu (SMO), doğuda ise ABD destekli Suriye Demokratik Güçleri (SDG) etkin. Güneyde Dürzi nüfusunun yoğun olduğu bölgeler ise farklı milis gruplarının kontrolünde bulunuyor.
Türkiye’nin sınır bölgelerinde tahmini 10 bin askeri konuşlandırılmış durumda ve SMO’ya askeri ve siyasi destek sağlıyor. ABD ise yaklaşık 900 askerle SDG’yi desteklemeye devam ediyor. Washington merkezli düşünce kuruluşları, SDG’nin 40-60 bin arası savaşçısının bulunduğunu, bunların 20-30 bininin Halk Koruma Birlikleri'ne (YPG) bağlı olduğunu belirtiyor.
Türkiye’nin Suriye Politikası
Türkiye, iç savaşın başlangıcından bu yana Suriyeli mültecilerin geri dönüşünü ve Suriye'deki Kürt silahlı grupların etkisinin azaltılmasını hedefliyor. Bu doğrultuda Ankara, SDG’nin Suriye’de bir özerklik kurmasını engellemek ve YPG’nin PKK ile bağlantısını kesmek için diplomatik ve askeri baskı uyguluyor.
Türkiye, HTŞ’nin yönettiği bölgelerde elektrik ve telekomünikasyon gibi altyapı hizmetleri sağlayarak bu yapıyla yakın ilişkiler kurdu. HTŞ’nin Şam’da yönetimi ele geçirmesinin ardından, Türkiye ilk resmi temsilci gönderen ülkelerden biri oldu. MİT Başkanı İbrahim Kalın’ın ziyareti, Ankara’nın Suriye’deki etkisini artırma çabasının bir göstergesi olarak değerlendiriliyor.
ABD’nin Suriye’deki Stratejisi
ABD’nin Suriye’deki varlığı IŞİD ile mücadeleye dayanıyor. 2014’ten bu yana Suriye’de IŞİD’e karşı operasyonlar düzenleyen Washington, SDG’yi destekleyerek örgütün yeniden güçlenmesini önlemeye çalışıyor. ABD’nin bu desteği, kuzeydoğu Suriye’deki hapishanelerde tutulan binlerce IŞİD üyesinin güvenliğini sağlama amacı taşıyor.
Öte yandan, ABD yönetimi Beşar Esad rejimine yönelik ekonomik yaptırımları sürdürüyor. Yeni Suriye yönetimi ise Washington’dan bu yaptırımları kaldırmasını ve uluslararası yatırımcıların ülkeye girişine izin vermesini talep ediyor.
Körfez Ülkelerinin Yaklaşımı
Ahmed eş-Şara’nın ilk dış ziyaretini Suudi Arabistan’a gerçekleştirmesi, Körfez ülkeleri ile yeni yönetim arasındaki ilişkilerin gelişebileceğinin sinyalini verdi. Ancak Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), **HTŞ’nin radikal geçmişi nedeniyle temkinli davranıyor.
Buna rağmen Körfez ülkeleri, Suriye’nin yeniden inşasını desteklemek ve ülkenin İran’ın etkisinden çıkmasını sağlamak istiyor. Türkiye de Suriye’nin yeniden inşasına katkı sağlamayı teklif etse de Körfez ülkeleri finansal gücü nedeniyle bu süreçte daha belirleyici olabilir.
Rusya’nın Suriye’deki Çıkarları
Rusya, 2015 yılında Esad yönetimine askeri destek sağlayarak Suriye’de önemli kazanımlar elde etti. Tartus’taki deniz üssü ve Hmeymim Hava Üssü, Moskova’nın Akdeniz’de kalıcı bir askeri varlık edinmesini sağladı.
Ancak Esad’ın devrilmesinin ardından Rusya’nın Suriye’deki geleceği belirsiz hale geldi. Moskova, mevcut üslerini HTŞ ile müzakere ederek kullanmayı sürdürebilir. Fakat Suriye’nin Rusya’yı tamamen karşısına alma ihtimali düşük görünüyor, zira Moskova’nın Suriye içinde iç çatışmalar çıkarma potansiyeli bulunuyor.
İsrail ve İran’ın Suriye’deki Etkisi
İsrail, Suriye’deki gelişmeleri yakından takip eden ülkelerden biri. Esad rejiminin düşmesinden kısa bir süre sonra İsrail, Golan Tepeleri’ndeki askeri varlığını artırdı ve tampon bölgeyi işgal etti. Ayrıca, Suriye’deki İran destekli milis gruplarına yönelik yüzlerce hava saldırısı düzenledi.
İran ise 1979 İslam Devrimi’nden bu yana Suriye’nin en büyük müttefiklerinden biri oldu. Esad rejiminin çöküşü, Tahran için ciddi bir darbe olarak değerlendiriliyor. İran, Suriye’yi Hizbullah’a silah tedarik etmek için bir geçiş noktası olarak kullanıyordu ve yeni yönetimle bu etkinin kaybolmasından endişe ediyor.
İran’ın mevcut durumda Suriye’ye doğrudan müdahale etmesi zor görünse de, geçiş hükümeti başarısız olursa silahlı grupları destekleyerek iç savaşın yeniden alevlenmesini tetikleyebilir.
Sonuç: Suriye’de İstikrar Mümkün mü?
Dr. Paul Salem’e göre, *bölgedeki çoğu ülke Suriye’nin istikrarlı olmasını istese de, farklı gruplar arasındaki çatışmalar halen devam ediyor. Özellikle Türkiye destekli SMO ve ABD destekli SDG arasındaki gerilim, kuzeyde ciddi bir çatışma riskini doğuruyor.
ABD Başkanı Donald Trump, Suriye’deki ABD askerlerinin varlığını sürdürüp sürdürmeyeceği konusunda belirsiz bir tutum sergiliyor. Trump, geçtiğimiz Aralık ayında yaptığı açıklamada, “Suriye bizim mücadelemiz değil” ifadelerini kullanmıştı. Bu durum, ABD’nin bölgede ne kadar kalıcı olacağı konusunda soru işaretleri doğuruyor.
Suriye’de barış sürecinin başarıya ulaşması için uluslararası aktörlerin uzlaşmaya varması gerekiyor. Ancak bölgedeki güçlerin çıkar çatışmaları ve süregelen etnik-dini bölünmeler, yakın gelecekte Suriye’de tam bir istikrar sağlanmasını zorlaştırıyor.