İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanması sonrası birçok üniversitede başlayan protesto hareketleri, farklı biçimlerde devam ediyor. Galatasaray Üniversitesi’nde akademik boykot hâlâ sürerken, diğer üniversitelerde boykotlar yerini oturma eylemleri, açık dersler, kermesler ve dayanışma etkinliklerine bırakmış durumda.
ODTÜ’nün 24 Mart'ta yaptığı çağrıyla başlayan akademik boykot, kısa sürede çeşitli üniversitelere yayıldı. Ancak sınav haftalarının yaklaşması ve YÖK’ün boykotlara yönelik idari ve adli işlem uyarıları, birçok üniversitede boykotun askıya alınmasına neden oldu. Galatasaray Üniversitesi bu konuda istisna teşkil ediyor; burada hâlâ derslere girilmiyor, öğretim üyeleriyle sınavların ertelenmesi veya ödeve çevrilmesi yönünde müzakereler yürütülüyor.
Boykot komiteleri, her üniversitede kendi forumları üzerinden kararlar alıyor ve merkezi bir koordinasyon grubu bulunmuyor. Bu durum, eylem biçimlerinin ve taleplerin üniversiteler arasında farklılık göstermesine yol açıyor. Öğrenciler genel olarak, tutuklu arkadaşlarının serbest bırakılmasını, ifade özgürlüğünün korunmasını, adil yargılama süreçlerinin sağlanmasını ve üniversitelerde demokratik katılımın güçlendirilmesini talep ediyor.
Yükseköğretim Kurulu’nun (YÖK), akademik boykotlara destek veren öğrenci ve akademisyenler hakkında işlem yapılmasını istemesi, öğretim üyeleri üzerindeki baskıyı artırmış durumda. Bazı öğretim üyeleri öğrencilerle duygusal dayanışma içinde olduklarını ifade ederken, kamu görevlisi olmaları nedeniyle boykota doğrudan katılamadıklarını belirtiyor. Bazı fakültelerde ise yoklamaların alınması, sınavların uygulanması yönünde rektörlükten doğrudan talimatlar alındığı bildiriliyor.
Öğrenciler, protesto faaliyetlerini sadece akademik alanla sınırlı tutmuyor. İstanbul ve Ankara’da düzenlenen yürüyüşlere katılan öğrenciler, kampüs dışındaki dayanışma gösterilerine aktif destek veriyor. Ayrıca, ekonomik boykotlar çerçevesinde kantin alışverişlerinden kaçınılırken, üniversitelerde dayanışma kermesleri ve paylaşım pazarları kuruluyor. Bu etkinliklerin tamamı, öğrencilerin gündemde kalma ve taleplerini duyurma çabalarının bir parçası olarak görülüyor.
Sonuç olarak, akademik boykot birçok üniversitede zayıflamış olsa da, protesto kültürü çeşitli biçimlerde sürdürülüyor. Tutuklu öğrencilerin durumuna ve siyasi gelişmelere göre protestoların seyrinin yeniden şekillenmesi olası görünüyor. Üniversitelerdeki bu hareketlilik, öğrenci taleplerinin yalnızca bireysel haklar değil, aynı zamanda yapısal ve yönetsel reform taleplerini de içerdiğini gösteriyor.